kaybolmuş

listen to the pronunciation of kaybolmuş
Türkisch - Englisch
{s} lost

He felt lost and uncomfortable. - O, kaybolmuş ve rahatsız hissetti.

Bill is 20 minutes late. He must have gotten lost somewhere. - Bill 20 dakika geç kaldı. Bir yerde kaybolmuş olmalı.

lost to
tost
gone

I found my bicycle gone. - Bisikletimi kaybolmuş buldum.

mislaid
kaybolmuş kimse
stray
kaybol
disappear

Without oxygen, all animals would have disappeared long ago. - Oksijensiz bütün hayvanlar uzun zaman önce gözden kaybolurdu.

To my amazement, it disappeared in an instant. - Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.

kaybol
got lost
kaybol
melt away
kaybol
(Argo) bite me
kaybol
become lost
kaybol
get lost!

I am afraid that you will get lost. - Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

kaybol
get lost

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

You can't get lost in big cities; there are maps everywhere! - Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!

ortadan kaybolmuş
off the map
kaybolmuş
Favoriten