düşünceli

listen to the pronunciation of düşünceli
Türkisch - Englisch
considerate

Not everyone is as considerate as you are. - Herkes senin kadar düşünceli değil.

It was very considerate of Mr. Yamada to send his secretary a bouquet of flowers on her birthday. - Bay Yamada sekreterine doğum gününde bir buket çiçek gönderdiği için çok düşünceliydi.

worried
thoughtful

She had a thoughtful look on her face. - Yüzünde düşünceli bir görünüm vardı.

Tom had a thoughtful look on his face. - Tom'un yüzünde düşünceli bir bakış vardı.

tactful

Sometimes it's hard to be tactful and honest at the same time. - Bazen aynı zamanda düşünceli ve dürüst olmak zor.

Tom tried to be tactful. - Tom düşünceli olmaya çalıştı.

delicate
reflective
circumspect
philosophic
forethoughtful
mindful
abstracted
thoughtful, considerate, reflective; pensive, anxious, meditative
meditative
wistful
ruminant
pensive

That left him pensive. - O onu düşünceli bıraktı.

thoughtful, considerate, tactful
sophisticated
pensive, lost in thought
ruminative
advised
minded

Sometimes, everyone is simple minded. - Bazen herkes basit düşüncelidir.

philosophical
regardful
(dalgın) pensive
depressed, worried
design
thought

He is a very thoughtful person. - O, çok düşünceli bir kişidir.

She had a thoughtful look on her face. - Yüzünde düşünceli bir görünüm vardı.

thinking
anxious
cogitative
contemplative
nice
preoccupied
deliberative
düşünce
idea

With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas. - Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.

The idea is good. There is just one problem: Tom has not yet said yes. - Düşünce iyi. Sadece bir problem var: Tom henüz evet demedi.

düşünce
notion

He had no notion of leaving his hometown. - Onun memleketi terk etme düşüncesi yoktu.

düşünce
opinion

His opinion is generally correct. - Onun düşüncesi genellikle doğrudur.

He stuck to his opinion though I told him not to. - Ona yapmamasını söylememe rağmen o düşüncesine yapışmış.

düşünce
consideration

Such considerations ultimately had no effect on their final decision. - Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.

düşünce
thought

Words express thoughts. - Kelimeler düşünceleri ifade eder.

She is very thoughtful and patient. - O çok düşünceli ve sabırlı.

düşünceli olma durumu
be considerate status
düşünceli olmak
To be considerate
düşünceli bir biçimde
philosophically
düşünceli bir halde
pensively
düşünceli kişi
philosopher
düşünce
mind

I have no mind to go for a walk. - Bir yürüyüş gitme düşüncem yok.

His mind was filled with happy thoughts. - Aklı mutlu düşüncelerle doluydu.

düşünce
{i} think

I know you want to marry me now, but don't you think you'll have second thoughts afterward? - Ben, şimdi benimle evlenmek istediğini biliyorum, ama siz daha sonra ikinci düşüncelere sahip olacağınızı düşünmüyor musunuz?

This article will affect my thinking. - Bu makale düşüncemi etkileyecek.

düşünce
{i} remark

Your remarks are off the point. - Düşünceleriniz konudan uzak.

For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts. - Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.

düşünce
thought, consideration; idea, opinion; anxiety, worry, care
düşünce
reasoning
düşünce
belief
düşünce
take

what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.

Please, take a look at my first post and let me know what you think about it. - Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.

I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life. - Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.

düşünce
fancy
düşünce
sentiments
düşünce
judgement [Brit.]
düşünce
thinking

His way of thinking is a bit extreme. - Onun düşünce biçimi biraz aşırı.

Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents. - Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı.

düşünce
mentality
düşünce
assessment
düşünce
view

He studied day and night with a view to becoming a lawyer. - Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.

I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things. - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.

düşünce
communion
düşünce
plan

I can't agree with you with regard to the new plan. - Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.

düşünce
(Politika, Siyaset) position
düşünce
idee
düşünce
prognosis
düşünce
reflexion
özgür düşünceli kimse din
freethinker
düşünce
attitude
düşünce
sight

Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned. - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.

düşünce
conception
düşünce
judgment
düşünce
voice
düşünce
observation
düşünce
sense
düşünce
argument
düşünce
estimate
düşünce
thinking in
düşünce
to thought
dar düşünceli
small minded
doğru düşünceli
right minded
düşünce
say so

It's thoughtless of her to say so. - Öyle söylemesi onun düşüncesizliğidir.

düşünce
conceit

He is so full of conceit that everybody dislikes him. - O herkesin ondan hoşlanmadığı düşüncesiyle çok dolu.

düşünce
thought, thinking
düşünce
counsel
düşünce
idea, opinion, reflection, observation
düşünce
cogitation
düşünce
apprehension
düşünce
ideo
düşünce
anxiety, worry
düşünce
comment
düşünce
sentiment

Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar. - Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.

düşünce
{i} judgement
düşünce
estimation
düşünce
prognoses
düşünce
concept
düşünce
construct

Your opinion is very constructive. - Düşünceniz çok yapıcı.

Tom has constructive ideas. - Tom'un yapıcı düşünceleri var.

kötü düşünceli
low-minded
serbest düşünceli
large-minded
serbest düşünceli kimse
libertine
soylu düşünceli
noble minded
özgür düşünceli
liberal
özgür düşünceli kimse
latitudinarian
özgür düşünceli kimse
(din) freethinker
özgür düşünceli olmayan
nonliberal
Türkisch - Türkisch
Kaygılı, tasalı
Düşünerek davranan, anlayışlı
Kaygılı, tasalı: "Kadın biraz düşünceli, biraz mahzun görünüyor."- M. Ş. Esendal
Düşüncesi olan
düşünce
Dış dünyanın insan zihnine yansıması
düşünce
Niyet, tasarı. İlke, yönetici sav
düşünce
Tasa, kaygı, sıkıntı
düşünce
Düşünme sonucu varılan, düşünmenin ürünü olan görüş, mütalaa, fikir, mülahaza, ide: "Anlaşmazlıklarda aracılığına, zor durumlarda düşüncesine başvurulur."- T. Buğra
Düşünce
mülahaza
Düşünce
endişe
Düşünce
mütalaa
Düşünce
(Osmanlı Dönemi) GAİLE
düşünce
İlke, yönetici sav
düşünce
Niyet, tasarı
düşünce
Düşünme sonucu varılan, düşünmenin ürünü olan görüş, mütalâa, fikir, mülâhaza, ide
düşünceli
Favoriten