This politician is suspected of having connections to organized crime.
- Bu politikacının organize suçlarla bağlantıları olduğundan şüpheleniliyor.
You said you had connections.
- Sen bağlantılarının olduğunu söyledin.
Here are some interesting links.
- İşte bazı ilginç bağlantılar.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
He has no connection with this affair.
- Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
- Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
- Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
The two nations have strong trade ties.
- İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
She wasn't able to contact him by phone.
- O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
How did you make contact?
- Nasıl bağlantı kurdun?
I want to get in touch with her.
- Onunla bağlantı kurmak istiyorum.
I can't get in touch with him yet.
- Onunla henüz bağlantı kuramıyorum.
Do any of you have anything to say in connection with this?
- Sizden birinin bununla bağlantılı olarak söyleyecek bir şeyi var mı?
My computer doesn't seem to be connecting to the printer.
- Bilgisayarım yazıcıya bağlantılı gibi görünmüyor.
I've got a connecting flight.
- Bağlantılı bir uçuşum var.