anlaşmazlık

listen to the pronunciation of anlaşmazlık
Türkisch - Englisch
conflict

I don't see a conflict. - Bir anlaşmazlık görmüyorum.

There is a great conflict between religion and science. - Din ve bilim arasında büyük bir anlaşmazlık vardır.

disagreement

What do you do when you have a financial disagreement in your family? - Ailende bir mali anlaşmazlık olduğu zaman ne yaparsın?

There's no disagreement here. - Burada bir anlaşmazlık yok.

controversy

There was a controversy about the location of the new school. - Yeni okulun yeri ile ilgili anlaşmazlık vardı.

friction
(Hukuk) dispute

The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method. - Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.

After much negotiation, the two sides in the dispute reached a compromise. - Görüşmelerden sonra iki taraf, anlaşmazlık konusunda bir uzlaşmaya vardılar.

run in
quarrel
disagreement, incompatibility
mix up
disaccord
discord

There's been a lot of discord in the office lately. - Son zamanlarda ofiste birçok anlaşmazlık oldu.

dissension
division; embroilment
incompatiblity
disagreement, misunderstanding, conflict, dispute, discord, difference, friction
discordance
strife
disunion
odds

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

He is always at odds with his boss. - O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.

fight
divided counsel
imbroglio
disunity
ambiguity
dissent
rift

A deep rift opened up between them. - Onlar arasında derin bir anlaşmazlık açıldı.

nonviolent
(Ticaret) disputes

International disputes must be settled peacefully. - Uluslar arası anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözümlenmeli.

I would like you to stop personalizing disputes. - Kişiselleşen anlaşmazlıkları durdurmanı istiyorum.

holdout
discrepancy
difference
variance
argument
altercation
dissidence
potential difference
{i} embroilment
misunderstand
mixup
{i} misunderstanding
embroil
incompatibility
{i} division
anlaşmazlık içinde olmak
feud
anlaşmazlık konusu
bone
anlaşmazlık konusu
a bone of contention, object at issue
anlaşmazlık tohumu
dragon's teeth
anlaşmazlık tohumu ekmek
sow dragon's teeth
anlaşmazlık çıkaran
divisive
anlaşmazlıklar
disputes

These disputes between the two nations should be solved in accordance with international law. - İki ülke arasındaki bu anlaşmazlıklar, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir.

I would like you to stop personalizing disputes. - Kişiselleşen anlaşmazlıkları durdurmanı istiyorum.

anlaşmazlıklar
conflict
anlaşmazlık
infighting
yasal anlaşmazlık
conflict of laws
Türkisch - Türkisch
İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilâf
İki veya daha çok tarafın düşünce ve amaçları arasında ayrılık, uyuşmazlık, ihtilaf: "Mustafa yedi yaşına basınca ana baba arasında anlaşmazlık kalmadı."- R. H. Karay
anlaşmazlık
Favoriten