I was obliged to go out yesterday.
- Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Sami wanted to move out.
- Sami dışarı çıkmak istiyordu.
Tom put his hat on and went outside.
- Tom şapkasını giydi ve dışarı çıktı.
She went out without saying good-bye.
- Hoşça kal demeden dışarı çıktı.
Mother has just gone out shopping.
- Anne az önce alışveriş için dışarı çıktı.
I'm afraid he's just gone out.
- Maalesef o az önce dışarı çıktı.