I play the guitar in my spare time.
- Boş zamanımda gitar çalarım.
I translate sentences on Tatoeba in my spare time.
- Boş zamanımda Tatoeba'da cümle çeviririm.
I go hunting in my leisure time.
- Ben boş zamanımda avlanmaya giderim.
I often spend my leisure time listening to the radio.
- Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm.
You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
I often spend my leisure time listening to the radio.
- Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm.
Tom and Mary had way too much free time on their hands.
- Tom ve Mary'nin ellerinde oldukça çok fazla boş zamanı vardı.
Tom doesn't have much free time.
- Tom'un çok fazla boş zamanı yok.