bir kaç

listen to the pronunciation of bir kaç
Türkçe - İngilizce
a few

Tom is only a few inches taller than Mary. - Tom Mary'den sadece bir kaç inç daha uzundur.

Tom nodded his head a few times. - Tom bir kaç kere başını salladı.

a number of
a small number of
birkaç
several

Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head. - Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.

It took me several hours to write it. - Onu yazmak birkaç saatimi aldı.

birkaç
some

My father bought some CDs for my birthday. - Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı.

You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth. - Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.

birkaç
{s} a few

Only a few people understood me. - Sadece birkaç kişi beni anladı.

Only a few people showed up on time. - Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.

birkaç
few

You'll be able to drive a car in a few days. - Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.

You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago. - Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.

birkaç
couple

Could you lend me your bicycle for a couple of days? - Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?

Tom has a couple of friends in Boston. - Tom'un Boston'da birkaç arkadaşı var.

birkaç
number of

A number of friends saw him off. - Birkaç arkadaş onu uğurladılar.

Tom and Mary have gone swimming together a number of times. - Tom ve Mary birkaç kez birlikte yüzmeye gittiler.

birkaç
deux
birkaç
multiple

The judge was forced to slam her gavel down multiple times in order to restore order to the court. - Hakim mahkemeye düzeni sağlamak için birkaç sefer tokmağı aşağı vurmak zorunda kaldı.

There were multiple disclaimers at the start of the video. - Videonun başında birkaç feragatname vardı.

birkaç
one or two
birkaç
a number of

A number of students are absent today. - Bugün birkaç öğrenci eksik.

Tom and Mary have gone swimming together a number of times. - Tom ve Mary birkaç kez birlikte yüzmeye gittiler.

birkaç
the few

You're one of the few friends I have. - Sen sahip olduğum birkaç arkadaştan birisin.

The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth. - Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.

birkaç
few of
birkaç
several of
bir sonraki yarışta kaç tane bahis yatırılabilir
How many bets can one make on the next race
birkaç
a few, some, several
birkaç
leveret
birkaç
{s} sundry
birkaç
any

If you have any interesting books, lend me some. - İlginç kitapların varsa, bana birkaç tane ödünç ver.

I want some potatoes. Do you have any? - Birkaç patates istiyorum. Hiç patatesiniz var mı?