Tom desperately warned the fisherman not to go fishing on such a bad weather.
- Tom böyle kötü bir havada balık tutmaya gitmemesi için balıkçıyı umutsuzca uyardı.
What fisherman or hunter doesn't like to talk about his happy experiences?
- Hangi balıkçı ya da avcı onun mutlu deneyimleri hakkında konuşmayı sevmez?
The fishmonger guarantees the origin and freshness of his products.
- Balıkçı ürünlerinin menşeini ve tazeliğini garanti eder.
The fishermen cast their nets into the sea.
- Balıkçılar ağlarını denize fırlattılar.
I'm a lousy fisherman.
- Ben kötü bir balıkçıyım.
Tom was wearing a black turtleneck.
- Tom siyah bir balıkçı kazağı giyiyordu.
Can we rent a fishing boat here?
- Burada bir balıkçı teknesi kiralayabilir miyiz?
We were really hoping to buy a fishing boat.
- Biz gerçekten bir balıkçı teknesi satın almayı umut ediyorduk.