Sami had business failures.
- Sami'nin iş başarısızlıkları vardı.
He claims that he's gotten over all his failures.
- Tüm başarısızlıklarının üstesinden geldiğini iddia ediyor.
Everybody expected that the experiment would result in failure.
- Herkes deneyin başarısızlıkla sonuçlanacağını bekliyordu.
Success or failure is all the same to me.
- Başarı ya da başarısızlık ikisi de benim için aynıdır.
But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
- Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
Forgetting to say the graduating student's name at the graduation ceremony was a colossal miss.
- Mezuniyet töreninde mezun olan öğrencilerin adlarını söylemeyi unutmak şaşırtıcı bir başarısızlıktır.
Human beings often lack insight into their own faults and failings.
- İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.
This is a serious setback.
- Bu ciddi bir başarısızlık.
It's only a minor setback.
- Bu sadece küçük bir başarısızlık.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
Success or failure is all the same to me.
- Başarı ya da başarısızlık ikisi de benim için aynıdır.