yatalak

listen to the pronunciation of yatalak
التركية - الإنجليزية
invalid

Her father became an invalid as a result of a heart attack. - Onun babası bir kalp krizinin bir sonucu olarak bir yatalak oldu.

bedfast
bedded
bedridden, confined to bed
bedridden

Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts. - Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.

You are sick and bedridden. - Sen hastasın ve yatalaksın.

bedfast, bedridden
confined to bed
housebound
flat on one's back
yatalak kimse
homebound invalid
yatalak olmak
be bedded
التركية - التركية
İnme veya sakatlık gibi bir sebeple yataktan kalkamayan (kimse): "Şu rezalete bakın, yatalak gibi uzanmışlar."- Ö. Seyfettin
İnme veya sakatlık gibi bir sebeple yataktan kalkamayan (kimse)
yatalak olmak
Yataktan kalkamayacak durumda kalmak