Who benefits from that?
- Bundan kim yararlanıyor?
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
We should not take advantage of the generosity of a friend.
- Biz bir arkadaşın cömertliğinden yararlanmamalıyız.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
A wise man profits from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
I hope the interview would be of profit.
- Umarım mülakat yararlı olur.
He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!
- O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.
It is certain that he helped them for the benefit of himself.
- Onun yararına onlara yardımcı olduğu kesindir.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
You had better make use of the opportunity.
- Fırsattan yararlansanız iyi olur.
All my efforts turned out to be useless.
- Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
What's the point in doing this?
- Bunu yapmanın ne yararı var?
It's in your best interest to testify against Sami.
- Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
Are you sure this is in Tom's best interest?
- Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
He put this information to good use.
- O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
He put her savings to good use.
- O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
A cow is a useful animal.
- İnek yararlı bir hayvandır.
Iron is a useful metal.
- Demir yararlı bir metaldir.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I availed myself of this favorable opportunity.
- Bu olumlu fırsattan yararlandım.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?