uykulu

listen to the pronunciation of uykulu
التركية - الإنجليزية
sleepy

Tom usually feels sleepy in the early afternoon. - Tom genellikle öğleden sonranın ilk saatlerinde uykulu hissediyor.

I always feel sleepy. - Her zaman uykulu hissederim.

drowsy

I sometimes feel drowsy in the early afternoon. - Bazen öğleden sonra erken saatlerde uykulu hissediyorum.

I sometimes feel drowsy in the early afternoon. - Ben bazen öğleden sonranın ilk saatlerinde uykulu hissediyorum.

dopy
dopey
somnolent
slumbery
dozy
sleepy, drowsy, dozy, dopey, dopy
blear eyed
bleary
sleepily
drowsier
blear
slumberous
uyku
sleep

The poet compared death to sleep. - Şair ölümü uykuya benzetti.

I wonder whether man could live with only two hours' sleep a night. - Bir insanın gecede sadece iki saatlik bir uyku ile yaşayıp yaşayamayacağını merak ediyorum.

uykulu bir biçimde
sleepily
uykulu bir şekilde
sleepily
uykulu (göz)
bleary-eyed
uykulu bir halde
blearily
uykulu olma
drowsiness
uykulu olma
sleepiness
uykulu olma
doziness
uykulu uykulu
sleepily
uykulu varsanı
(Pisikoloji, Ruhbilim) hypnagogic hallucinations
uykulu çocuk
sleepyhead
uyku
nap

He tried to make up for his lack of sleep by taking a nap. - Kestirerek uykusuzluğunu gidermeye çalıştı.

I laid down for a short nap and fell asleep for two hours. - Biraz kestirmek için uzandım ve iki saatlik bir uykuya daldım.

uyku
repose
uyku
{s} sleeping

Tom took an overdose of sleeping pills. - Tom aşırı dozda uyku hapları aldı.

Tom can't get out of his sleeping bag. The zipper is stuck. - Tom uyku tulumundan çıkamıyor. Fermuar sıkışmış.

uyku
slumber

He fell into a slumber inadvertently. - O istemeden uykuya daldı.

uyku
kip
uyku
zizz
uyku
{i} snooze
uyku
shut-eye
uyku
a sleep
Uyku
(Tıp) hypno
uyku
shuteye
uyku
sleep, shut-eye, kip
uyku
slumbers
uyku
sleepiness, drowsiness
uyku
dorm

At the end of the sleep the dormant awakes. - Uykunun sonunda uyuyan uyanır.

uyku
rest

I want you to get a good night's rest. - Ben iyi bir gece uykusu uyumanı istiyorum.

التركية - التركية
Uyku ihtiyacı olan veya sezilen: "Gözleri her zaman uykuludur."- S. F. Abasıyanık
Uyku sersemi olarak
Uyku ihtiyacı olan veya sezilen
(Osmanlı Dönemi) nevmâlüd
uykulu uykulu
Uykudan yeni kalkmış, uyku sersemliği üzerinde iken
UYKU
(Osmanlı Dönemi) Bak: Kaylule
Uyku
menam
Uyku
(Osmanlı Dönemi) VESN
Uyku
hab
uyku
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu: "Rahat bir uyku uyumuştum."- S. F. Abasıyanık. Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık
uyku
Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık
uyku
Doğada görülen sükûnet durumu
uyku
(Osmanlı Dönemi) nevm
uykulu
المفضلات