to bring to view or notice; to offer or propose; to show

listen to the pronunciation of to bring to view or notice; to offer or propose; to show
الإنجليزية - التركية

تعريف to bring to view or notice; to offer or propose; to show في الإنجليزية التركية القاموس.

advance
ilerlemek
advance
{i} avans

Tom'un patronu ona bir haftalık ücreti avans verdi. - Tom's boss advanced him a week's wages.

Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi. - The manager advanced him two weeks' wages.

advance
{i} gelişme

Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler. - Advanced countries must give aid to developing countries.

Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir. - The recent advances in medicine are remarkable.

advance
{i} yükselme
advance
{i} artış
advance
gelişim göstermek
advance
artırmak
advance
yaklaşım
advance
{i} öncü
advance
(fiil) ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, atamak, ilerlemek, artmak, gelişmek, ileri almak, öne almak [tar.], avans vermek, peşinat vermek, ileri sürmek, öne sürmek
advance
(isim) ilerleme, gelişme, atılım, yükselme, avantaj, avans, artış, öncü
advance
{f} atamak
advance
{f} ileriye
advance
ön ödeme/ilerleme
advance
öne

Dan, Linda'nın seksüel önerisini reddetti. - Dan rejected Linda's sexual advances.

Matbaanın icadı önemli bir teknolojik gelişmeydi. - The invention of the printing press was a major technological advance.

advance
peşin olarak

O peşin olarak ödünç para aldı. - He borrowed the money in advance.

Kiranı peşin olarak ödemelisin. - You should pay your rent in advance.

advance
in advance önde
advance
{f} artmak; artırmak
advance
ilerlemeler

Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti. - Japanese industry has made great advances since the war.

Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar. - Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.

الإنجليزية - الإنجليزية
advance

to advance an argument.

to bring to view or notice; to offer or propose; to show
المفضلات