söyleyerek

listen to the pronunciation of söyleyerek
التركية - الإنجليزية
singing

The girls came singing toward the crowd. - Kızlar kalabalığa doğru şarkı söyleyerek geldi.

Rika had a good time singing at the party. - Rika, partide şarkı söyleyerek iyi bir zaman geçirdi.

saying

He began by saying that he would not speak very long. - O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.

Tom skipped dinner saying he was too tired to eat. - Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.

söyleyerek yazdırmak
dictate
söyle
{f} said

Bogdan said he would be there tomorrow. - Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

söyle
spit it out !
söyle
told

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

Don't forget what I told you. - Sana söylediklerimi unutma.

yalan söyleyerek
lying
söyle
told to
söyle
say

Please say it in English. - Lütfen onu İngilizce olarak söyle.

Say it in another way. - Onu başka bir şekilde söyle.

söyle
confide

I'm confident that Tom will do what he says he'll do. - Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.

He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married. - O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.

söyle
tell

Can you please tell me what time the train leaves? - Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

söyle
{f} saying

What you are saying does not make sense. - Söylediğinin anlamı yok.

He received a telegram saying that his mother had died. - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.

söyle
dictate
söyle
mouth

If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut. - Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.

He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything. - Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
sırrı söyleyerek rahatlamak
unburden oneself of a secret
tersini söyleyerek alay etme
irony
التركية - التركية
diye diye