present participle of fight

listen to the pronunciation of present participle of fight
الإنجليزية - التركية

تعريف present participle of fight في الإنجليزية التركية القاموس.

fighting
kavga

Tom her zaman kavga ediyor gibi görünüyor. - Tom always seems to be fighting.

Kavga ettiği için okuldan kovuldu. - He was expelled from school for fighting.

fighting
{s} savaşan
fighting
dövüş

Lütfen dövüşmeyi bırakın. - Please stop fighting.

Anne dövüşen çocukları ayırdı. - The mother separated the fighting children.

fighting
mücadele

Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum. - I intend on fighting till the end.

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz. - We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.

fighting
harp
fighting
{s} savaş

Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz. - We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.

Savaş bir hafta sürdü. - The fighting lasted one week.

fighting
savaşarak

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

fighting
{s} mücâdeleye hazır
fighting
(Askeri) SAVAŞ: Taktik alanda, yapılan bir savaş içinde bilfiil çarpışmalar
fighting
{i} mücâdele

Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim. - They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.

Japon ve Amerikan güçleri hâlâ acımasızca mücadele ediyorlardı. - Japanese and American forces were still fighting bitterly.

fighting
{s} savaşçı

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı. - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.

الإنجليزية - الإنجليزية
fighting
present participle of fight
المفضلات