planlanmış

listen to the pronunciation of planlanmış
التركية - الإنجليزية
{s} planned

We have quite a lot of work planned. - Oldukça çok planlanmış işimiz var.

I had something planned. - Planlanmış bir şeyim vardı.

aforethought
deliberate
designed
intended
envisioned
devised
scheduled

I have another meeting scheduled. - Planlanmış başka bir toplantım var.

What time is your plane scheduled to leave? - Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.

projected
structured
structure
planlanmış diyalog
(Hukuk) structured dialogue
planlanmış durma veya duraksama günü
(Askeri) planned inactivation or discontinued date
planlanmış dönüş zamanı; özel müdahale timi; standart uzak terminal; stratejik o
(Askeri) scheduled return time; special reaction team; standard remote terminal; strategic relocatable target
planlanmış katliam
pogrom
plânlanmış cinayet
premeditated murder
planla
{f} schedule

What time is your plane scheduled to leave? - Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.

What time is your plane scheduled to take off? - Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?

planla
{f} scheduled

I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30. - 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.

What time is your plane scheduled to take off? - Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?

planla
{f} schema
planla
{f} planned

It seems that Tom had planned to give Mary the loan she had been looking for. - Tom Mary'nin aradığı krediyi vermeyi planlamış görünüyor.

Tom had only planned to stay in Boston for just a day or two. - Tom iş için sadece bir ya da iki gün Boston'da kalmayı planlamıştı.

planla
{f} plan

I'm following the plans made by congress. - Kongre tarafından yapılan planlara uyuyorum.

Things didn't go as planned. - İşler planlandığı gibi gitmedi.

planla
lay out
planla
{f} intended

Things did not go as intended. - İşler planlandığı gibi gitmedi.

Tom intended to tell Mary everything. - Tom Mary'ye her şeyi söylemeyi planladı.

planla
map out
planla
think out
planla
{f} planning

He works in the planning section. - O, planlama bölümünde çalışıyor.

I'll ask him where he is planning to go during the vacation. - Tatil sırasında onun nereye gitmeyi planladığını ona soracağım.

kısmen planlanmış intikal
(Askeri) partially planned movement
planla
structure
planla
mapout
planla
thinkout
ustaca plânlanmış
tactical
önceden plânlanmış
cut and dried
planlanmış
المفضلات