Uçağımız gece geç saatte Ankara'ya indi.
- Our plane landed in Ankara late at night.
Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
- Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
- They debated land reform but never carried it out.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building his house on it.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Yere kara yoluyla ulaşılamaz.
- The place is not accessible by land.
Filler, dünyanın en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the world's largest land animals.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
- He distributed his land among his sons.
Bataklık arazi üzerinde binalar yapamazsın.
- You can't build buildings on swampy land.
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- Is it possible to land a plane on this island?
Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
- Tom owns a small piece of land in the country.
İtalya güzel bir memlekettir.
- Italy is a beautiful land.
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
- Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
- Tom landed a big trout.
Amerika fırsatlar ülkesidir.
- America is the land of opportunity.
Amerika bir göçmenler ülkesidir.
- America is a land of immigrants.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
Pilot çöle acil iniş yaptı.
- The pilot made an emergency landing in the desert.
Uçak zorunlu iniş yaptı.
- The plane made a forced landing.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Tom ve Mary önümüzdeki ay gelincikler diyarına seyahat etmeyi planlıyorlar.
- Tom and Mary are planning to travel to the land of stoats next month.
Sonuçta, bu şeker hastalığı diyarı.
- After all, this is the land of diabetes.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
- We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.
- Agriculture is developed in the most fertile lands of the region.
Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.
- Philae's landing site was named Agilkia.
O çok fazla arazi tutuyor.
- He holds a lot of land.
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
- The land did not cost much.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Emlak piyasasının sönmesi nedeniyle Tokyo'daki ev sahipleri panik içindedirler.
- Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.
He finally landed a new job.
landed gentry.
10. You will be civil and attentive to passengers, giving proper assistance to ladies and children getting in or out, and never start the car before passengers are fairly received or landed.
He got an awful land when the police arrived.
Use the net to land the fish.
The plane is about to land.
... But like the first rocket came in and landed maybe ...