He asked me whether anybody was there.
- O, bana orada kimsenin olup olmadığını sordu.
War doesn't make anybody happy.
- Savaş kimseyi mutlu etmez.
There was hardly anyone in the room.
- Odada hiç kimse yoktu.
Tom didn't want to speak to anyone.
- Tom kimseyle konuşmak istemiyordu.
No one wants to listen to my opinions.
- Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
No one may be compelled to belong to an association.
- Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.
No man is without his faults.
- Hiç kimse hatasız değildir.
No one is sure how many people died.
- Hiç kimse kaç kişi öldüğünden emin değildi.
There was hardly anyone in the room.
- Odada hiç kimse yoktu.
No one speaks this language anymore.
- Artık hiç kimse bu dili konuşmuyor.
Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
- Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
He is such a bad person that everybody dislikes him.
- O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
No one has time for that sort of thing.
- Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.
No one came to the party except John and Dick.
- Kimse John ve Dick dışında partiye gelmedi.
Nobody came to the party.
- Kimse partiye gelmedi.
No one may be compelled to belong to an association.
- Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.
No one understands me.
- Hiç kimse beni anlamıyor.
We reached the poor soul we had to help.
- Biz yardım etmek zorunda olduğumuz fakir kimseye ulaştık.
We didn't tell a soul.
- Biz kimseye söylemedik.
He thinks he is somebody, but really he is nobody.
- O onun biri olduğunu düşünüyor ama aslında hiç kimse değil.
I'm looking for somebody who understands French.
- Fransızca anlayan kimseyi arıyorum.
Because no man can speak my language.
- Çünkü hiç kimse benim dilimi konuşamaz.
No man is without his faults.
- Hiç kimse hatasız değildir.
Nobody can do two things at once.
- Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
No one ever saw such a thing.
- Hiç kimse şimdiye kadar böyle bir şey görmedi.
Why didn't you tell someone?
- Neden kimseye söylemedin?
No one ever really knows what's going through someone else's head.
- Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez.
Nobody can control us.
- Hiç kimse bizi kontrol edemez.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.