kalanlar

listen to the pronunciation of kalanlar
التركية - الإنجليزية
remains
leavings
leftovers

Those are the leftovers from lunch. - Şunlar öğle yemeğinden kalanlar.

You had better throw away leftovers. - Kalanları atsan iyi olur.

rest

All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired. - Bazılarımız geriye kalanlarımızın arzu ettikleri şey oldukları zaman hariç, hepimiz hiçbirimizin olamadığını olmaya çalışırız.

You can have the rest. - Kalanları alabilirsiniz.

kalan
rest

My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there. - Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.

Where are the rest of the files? - Dosyaların geri kalanı nerede?

kalan
residual

Now clean up any residual dust. - Şimdi kalan tozu temizleyin

kalan
left

The supermarkets are now closed, so we'll have to make do with what is left in the refrigerator. - Süpermarketler şimdi kapalı, bu yüzden buzdolabında kalanlarla yetinmek zorunda kalacağız.

The fingerprints left on the weapon match the suspect's. - Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.

kalan
over

There was a lot of food left over from the party. - Partiden arta kalan birçok yemek vardı.

I drank the milk that was left over from breakfast. - Kahvaltıdan kalan sütü içtim.

kalan
vestigial
kalan
remaining

Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks. - Kalan işi çabucak bitirelim ve birkaç içki için dışarı gidelim.

You oughtn't to go out with the little boy remaining alone. - Yalnız kalan küçük çocukla dışarı çıkmamalısın.

kalan
balance
kalan
{i} leftover

Tom ate the leftover pizza for breakfast. - Tom kahvaltı için kalan pizayı yedi.

Those are the leftovers from lunch. - Şunlar öğle yemeğinden kalanlar.

kalan
left behind
kalan
remanent
kalan
surviving

Tom has three surviving children. - Tom'un hayatta kalan üç çocuğu var.

Five hundred soldiers were sent to the city, with less than half of them surviving. - Onların yarısından daha az sağ kalanı ile beş yüz asker şehre gönderildi.

kalan
the remainder

Tom spent the remainder of the night thinking about Mary. - Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.

They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean. - Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.

kalan
residuary
kalan
(Matematik) difference
kalan
remainder

They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean. - Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.

Tom spent the remainder of the night thinking about Mary. - Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.

kalan
from left
arkada kalanlar
those left behind (by one who has died or departed)
kalan
rump
kalan
residue
kalan
(Matematik) difference
kalan
remaining, residual; the remainder, residue; rest
kalan
arrears
kalan
residuum
kalan
the person who is left; the remainder, that which remains
kalan
balance , remainder
kalan
(Matematik) remainder
kalan
(someone, something) who/which remains, remaining
sağ kalanlar
the survivors
sonlu kalanlar denklemi
(Matematik,Teknik) finite difference equation
sonlu kalanlar eşitliği
finite difference equation
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kalanlar في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kalan
The sea otter
التركية - التركية
kalanlar
المفضلات