Our company decided for consistent fees.
- Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.
There was steady economic improvement.
- İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
The Japanese yen is a stable currency.
- Japon yeni istikrarlı bir para birimidir.
You will be paid a stable base salary plus commissions on sale.
- Size istikrarlı bir taban maaş artı satış komisyonu ödenecektir.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
He speaks English with a strong German accent.
- O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur.
Sami was looking for some stability.
- Sami biraz istikrar arıyordu.
Sami wanted stability.
- Sami istikrar istiyordu.
You've got to get a steady job.
- İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
- İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
Kararlılık başarının anahtarıdır.
- İstikrar başarının anahtarıdır.
Kararlılık, bildiğiniz gibi, başarının anahtarıdır.
- İstikrar, malumunuz üzere, muvaffakiyetin anahtarıdır.