Today, many people worry about losing their jobs.
- Bugün, bir sürü insan işsiz kalma konusunda endişeleniyor.
There are many people in Asia.
- Asya'da bir sürü insan vardır.
War is a crime against humanity.
- Savaş, insanlık dışı bir suçtur.
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
- İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
What sort of person would do that kind of thing?
- O tür şeyi ne tip insan yapardı?
He has done many things for poor people.
- O, yoksul insanlar için pek çok şey yaptı.
Isn't that the most humane punishment for criminals?
- Bu, suçlular için en insancıl ceza değil midir?
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Language changes as human beings do.
- İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.
The development of the personal computer has revolutionised the way people work, the way they live, and the way they interact with each other.
- Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.
Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.
- İnsanlar ona çok yakın durarak onun kişisel alanını istila ettiğinde Tom bunu sevmez.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Human beings succeeded in flying into space.
- İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
We mortals die in a thousand ways; we are born in only one. There are a thousand diseases of men, but only one source of health.
- Biz ölümlüler binlerce şekilde ölürüz; Biz sadece bir şekilde doğarız. Binlerce insan hastalığı var, ancak yalnızca bir sağlık kaynağı.
All human beings are mortal.
- Bütün insanlar ölümlüdür.
Slavery is a crime against humanity.
- Angarya, insanlık dışı bir suçtur.
Music is a common speech for humanity.
- Müzik insanlık için ortak bir dildir.
What anthropoid would your girlfriend be most like? What a question... Well, um... An orangutan, I guess.
- Kız arkadaşını en çok hangi insansı maymuna benzetirdin? Ne biçim bir soru ... Peki, um ...Sanırım, bir orangutan.
Eating animals is not that different from anthropophagy or cannibalism.
- Hayvanları yeme, insan yeme ve yamyamlıktan o kadar farklı değildir.
I've always been a good judge of character.
- Her zaman insan sarrafıydım.
You're a terrible judge of character.
- Sen kötü bir insan sarrafısın.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
You are a mean person.
- Sen kötü bir insansın.
This bird can imitate the human voice.
- Bu kuş insan sesini taklit edebilir.
Does mankind have dominion over animals and birds?
- İnsanların hayvanlar ve kuşlar üzerinde hakimiyeti var mıdır?
Each human being is an individual.
- Her insan bir bireydir.
Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
- Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
This book says the earliest man-made bridges date back to the New Stone Age.
- Bu kitap en eski insan yapısı köprülerin Yeni Taş Çağına kadar uzandığını söylüyor.
He is a very forgetful fellow.
- O, çok unutkan bir insandır.
Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
- İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
The most instinctive act of nearly every creature is to protect its young, and with humans, this response persists for a lifetime.
- Neredeyse her canlının en içgüdüsel davranışı küçüklerini korumaktır, ve insanlarda bu müdahale hayat boyu sürer.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
According to the CRC, all people under 18 are considered to be children.
- ÇHS'ye göre, 18 yaşından küçük tüm insanlar çocuk olarak kabul edilir.
We need a clear definition of the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
A scholar made an excellent speech about human rights.
- Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı.
You are the devil incarnate.
- Sen şeytanın insan şekline girmiş halisin.
It was a pleasure working with you folks.
- Siz insanlarla çalışmak bir zevkti.
Get these folks some drinks.
- Bu insanlara bazı içecekler alın.
People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there.
- Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
I don't care about civil rights.
- İnsan hakları umurumda değil.
The novelist is interested in human beings.
- Romancı insanlarla ilgileniyor.
Human beings, whether they realise it or not, continually seek happiness.
- İnsanlar, bunun farkında olsun veya olmasın, sürekli mutluluk ararlar.
It was a pleasure working with you folks.
- Siz insanlarla çalışmak bir zevkti.
Get these folks some drinks.
- Bu insanlara bazı içecekler alın.
Bu delilik sona ermeli!
- This insanity has to stop!
Tom şiddetli delilik nedeniyle bir psikiyatri hastanesinde hapsedildi.
- Tom was imprisoned at a psychiatric hospital due to his severe insanity.
Sanık cinnet nedeniyle suçsuz bulundu.
- The defendant was found not guilty by reason of insanity.
Kendine zarar verme genellikle cinnetin bir göstergesi olarak kabul edilir.
- Self-harm is often regarded as an indicator of insanity.
Tom'un seni deli sanmasını istemiyorsun.
- You don't want Tom to think you're insane.
Charles Guiteau deliydi.
- Charles Guiteau was insane.
Bu delicesine zor bir dildir.
- This is an insanely hard language.
Bu kesinlikle delicedir.
- This is absolutely insane.
Şu yaşlı adam çılgın olmalı.
- That old man must be insane.
ı'm ınsane(ben manyağım-kafadan kontağım-deLiyim...vs.).