gelişmiş

listen to the pronunciation of gelişmiş
التركية - الإنجليزية
developed

Greece is a developed country. - Yunanistan gelişmiş bir ülke.

Kazakhstan is one of the developed countries in Central Asia. - Kazakistan, Orta Asya'daki gelişmiş ülkelerden biridir.

advanced

Advanced countries must give aid to developing countries. - Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.

Japan is becoming the most advanced country technologically. - Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.

improved

Improved medical technology has been one of the spin-offs of the space program. - Gelişmiş tıbbi teknoloji, uzay programının yan ürünlerinden biri oldu.

Still, things haven't really improved. - Yine de, işler gerçekten gelişmiş değil.

sophisticated

Tom isn't very sophisticated. - Tom çok gelişmiş değil.

I can bring in some more sophisticated equipment if you think we need it. - Ona ihtiyacımız olduğunu düşünüyorsan biraz daha gelişmiş bir donanım getirebilirim.

(Askeri) emergency response team - advance - acil durum cevap takımı
developed, advanced
(Bilgisayar) enhance
(Bilgisayar) advance

Their equipment is extremely advanced. - Onların cihazı son derece gelişmiş.

Advanced countries must give aid to developing countries. - Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.

forward
foremost
geliş
coming

Did you notice him coming in? - Onun içeri gelişini fark ettin mi?

I saw him coming upstairs. - Onu üst kata gelişini gördüm.

geliş
arrival

The arrival of the troops led to more violence. - Askerlerin gelişi daha fazla şiddete yol açtı.

Possibly, the accident will delay his arrival. - Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.

gelişmiş düzen
(Bilgisayar) advanced layout
gelişmiş adale
brawn
gelişmiş dar bant sayısal sesterminali
(Askeri) advanced narrowband digital voice terminal
gelişmiş içerik şebekesi
enhanced content networking
geliş
arrivals
az gelişmiş ülke
the third world
en az gelişmiş ülkeler
(Ticaret) least developed countries
geliş
incidence
geliş
{f} brew
geliş
{f} growing

Trade between the two countries has been steadily growing. - İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

geliş
{f} prospering
geliş
build up

Reading helps you build up your vocabulary. - Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.

I want to build up my vocabulary. - Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.

geliş
{f} flourish

After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished. - İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.

Civilization has flourished for hundreds of years in this hidden land. - Medeniyet bu gizli topraklarda yüzlerce yıldır gelişti.

geliş
grew
geliş
advent

The story revolves around a mysterious adventure. - Hikaye gizemli bir macera etrafında gelişiyor.

The advent of the euro is the beacon for the new millennium. - Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.

geliş
prosper
geliş
arrest
geliş
build#up
geliş
comings
çok gelişmiş
advanced
A.B.D. Gelişmiş Savunma Araştırma Projeleri Kuruluşu
(Askeri) Defense Advanced Research Projects Agency
aniden gelişmiş
shot up
az gelişmiş
underdeveloped
az gelişmiş bölgeler
(Hukuk) under-developed area
az gelişmiş ülke
underdeveloped country
deniz gelişmiş lojistik destek yeri
(Askeri) naval advanced logistic support site
en az gelişmiş ülke
(Ticaret) least developed country
erken gelişmiş
precocial
erken gelişmiş
precocious
erken gelişmiş
forward
erken gelişmiş
(Botanik, Bitkibilim) rathe
erken gelişmiş
(Botanik, Bitkibilim) rathe-ripe
eskilerine oranla az gelişmiş
obsolete
geliş
coming, advent, arrival
geliş
med. presentation (at birth)
geliş
coming, arriving, arrival; advent
geliş
incoming
geliş
forthcoming
kasları gelişmiş
muscle bound
kimyasal, biyolojik, radyolojik, nükleer ve gelişmiş patlayıcı silahlar
(Askeri) chemical, biological, radiological, nuclear and high yield explosives
taktik gelişmiş bilgisayar; terminal erişim kontrolörü; terminal taarrız kontrol
(Askeri) tactical advanced computer; terminal access controller; terminal attack control
tam gelişmiş
full blown
التركية - التركية
Gelişme gösteren
az gelişmiş
Gelişmesi gecikmiş olan
az gelişmiş
Eğitim düzeyi düşük kalmış, üretimi daha çok ilkel tarıma dayanan, doğal kaynaklarını gereğince değerlendiremeyen (ülke)
geliş
Gelme işi veya biçimi: "Keklik gibi taştan taşa sekerek / Gerdan açıp gelişini sevdiğim."- Ruhsatî
geliş
Gelme işi veya biçimi
gelişmiş
المفضلات