Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.
- They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat.
Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.
- His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
Bu alanda sigara içmek yasaktır.
- Smoking is forbidden in this area.
Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
- Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
- Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
Avcılık artık yasaklanmıştır.
- Hunting is forbidden now.
Ebeveynlerim Tom'u görmemi yasakladı.
- My parents forbade me from seeing Tom.
Ebeveynlerim Tom'la tekrar görüşmemi yasakladı.
- My parents forbade me to see Tom again.
Bir şey yasaklandıkça daha popüler olur.
- The more things are forbidden, the more popular they become.
Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.
- Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness.
Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok sıkı bir kural var.
- There is a very strict rule forbidding smoking in bed.
the Mole recollected that animal-etiquette forbade any sort of comment on the sudden disappearance of one's friends at any moment, for any reason or no reason whatever.
This kind of immediate control structure we take to be characteristic of the tribe, and it leads to a rather rigid type of system in which 'every action not mandatory is forbidden'.
And if my parents should ever find out. Heaven forbid!.