Armstrong walked around.
- Armstrong, etrafta gezindi.
She always says nice things about him, especially when he's around.
- O onun hakkında her zaman güzel şeyler söyler, özellikle o etrafta olduğunda.
Tom circled the block looking for a place to park.
- Tom blokun etrafını dolaştı ve park etmek için bir yer buldu.
The moon circles the earth.
- Ay, Dünya'nın etrafında döner.
I saw them surrounding him.
- Onların onun etrafını çevirdiğini gördüm.
The English language surrounds us like a sea.
- İngiliz dili bir deniz gibi etrafımızı sarıyor.