etrafına

listen to the pronunciation of etrafına
التركية - الإنجليزية
around

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

She looked around, but she couldn't see anything. - O, etrafına baktı, ama hiçbir şey göremedi.

about

He looked about the house. - O, evin etrafına bakındı.

Tom and his friends sat around the fire, talking about the good old days. - Tom ve arkadaşları ateşin etrafına oturdular, iyi eski günlerden bahsettiler.

around: Masanın etrafına dizildiler. They lined up around the table
round

The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident. - İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.

Tom glanced round the bedroom. - Tom yatak odasının etrafına göz attı.

around, round
etrafına daire çizmek
circle
etrafına daire çizmek
circumscribe
etrafına bakmak
look around

Feel free to look around. - Etrafına bakmak için çekinme.

etrafına bakmak
look about
etrafına bakınmak
to look around
etrafına dolanmak
wind round
etrafına duvar örmek
wall in
etrafına toplanmak
to mob
etraf
{i} environment
etraf
entourage
etraf
vicinity
etraf
enviroment
etraf
(Tıp) extremity
etraf
environ
etraf
quarter
etraf
purlieus
etraf
{i} environs
etraf
{i} ambit
etraf
neigbourhood
etraf
circle

We formed a circle around the teacher. - Öğretmenin etrafında bir daire oluşturduk.

We sat around the fire in a circle. - Daire şeklinde ateşin etrafına oturduk.

etraf
surroundings
etraf
associates, friends
etraf
vicinage
etraf
surroundings, environment; sides
etraf
sides; surroundings, area around or near
etraf
adjacencies
etraf
surround

An old man sat surrounded by his grandchildren. - Yaşlı bir adam etrafı torunlarıyla çevrili olarak oturdu.

Brown saw that he was surrounded. - Brown etrafının çevrildiğini gördü.

التركية - التركية

تعريف etrafına في التركية التركية القاموس.

ETRAF
(Osmanlı Dönemi) (Taraf. C.) Taraflar, yanlar, canibler, yönler, uçlar, kıyılar
etraf
Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit
etraf
Çevre
etraf
Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit: "Ama derdini etrafına anlatamıyordu işte."- S. Ayverdi
etraf
Yanlar, taraflar: "Her vakit oturdukları büyücek masanın etrafına yerleştiler."- P. Safa. Çevre: "Meçhul kadın korka korka etrafına bakındı."- A. Gündüz
etraf
Yanlar, taraflar