The river meanders across the plain.
- Nehir düzlükte menderesler çiziyor.
Mary smoothed down her skirt.
- Meryem eteğini düzeltti.
If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day.
- Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.
I'm just a plain old office worker.
- Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
- Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
Lidia has blonde straight hair.
- Lidia'nın sarı düz saçları var.
Also Felicja has blonde straight hair.
- Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
This child believes that the earth is flat.
- Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
She got a flat tire on her way home.
- O eve giderken düz bir lastik aldı.
Tom has been calling me regularly every evening.
- Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
Tom organized the event.
- Tom etkinliği düzenledi.
Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.
There is no regular boat service to the island.
- Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
Go along this street and turn right at the bank.
- Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
Cheer up! Everything will soon be all right.
- Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
We were arguing on different planes to the last.
- Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.
She lives on another plane of existence.
- O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?