Kafası karışmak kolaydır.
- It's easy to get confused.
İnsanların kafalarını karıştırmak istemedim.
- I didn't want to confuse people.
Bilerek beni şaşırtmaya mı çalışıyorsun?
- Are you intentionally trying to confuse me?
Onun sözleri beni şaşırttı.
- His words confused me.
Onu şaşırtmak istemedim.
- I didn't mean to confuse him.
Tom şimdi tamamen şaşkın.
- Tom is now totally confused.
Tom çok şaşkın görünüyor.
- Tom seems to be very confused.
Tom biraz kafası karışmış görünüyor.
- Tom seems a little confused.
Tom biraz kafası karışmış görünüyor.
- Tom seems to be a tad confused.
Bu açıklama şaşırtıcı gibi geliyor.
- This explanation sounds confusing.
O tamamen şaşırtıcı değildi.
- It wasn't confusing at all.
Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.
- The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place.
Tom'un sadece kafası karışık.
- Tom is just confused.
Bunun senin için ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum.
- I know how confusing this must be for you.
Sonunda kafa karıştırıcı labirentin çıkış yolumu buldum.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Kafası karışmak kolaydır.
- It's easy to get confused.
Tom biraz kafası karışmış görünüyor.
- Tom seems a little confused.
Tom kafası karışmış görünüyor.
- Tom appeared confused.
Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
- We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
Beni başka biriyle karıştırdığını düşünüyorum.
- I think you've got me confused with someone else.
Sanırım beni başka biriyle karıştırdın.
- I think you've got me confused with somebody else.
Ben her zaman, John'u Paul ile karıştırıyorum.
- I'm always confusing John with Paul.
Onun sözleri kafa karıştırıcı.
- His words are confusing.
Bu benim kafamı karıştırıyordu.
- It was confusing to me.
Gerçekten kafamı karıştırıyorsun.
- You're really confusing me.
Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.
- Tom looks lost and confused.
Tom şaşırmıştı ve biraz kafası karışmıştı.
- Tom was surprised and a little confused.
Zhang allak bullak görünüyor.
- Zhang looks confusedly.
Zhang allak bullak görünüyor.
- Zhang looks confusedly.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Several sections in that book are really confusing.