öyleyse

listen to the pronunciation of öyleyse
التركية - الإنجليزية
then

I cannot believe you did not see him then. - Öyleyse onu görmediğine inanamam.

Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then. - Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse.

well

Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults. - Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur.

Well, if you didn't do it, then who did? - Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı?

if so

If so, it shouldn't be any problem at all, should it? - Eğer öyleyse hiç de sorun olmamalı, değil mi?

Beautiful women die young - or so the saying goes. If so then my wife is going to live a long life. - Güzel kadınlar genç ölür- ya da öylesine demişler. Eğer öyleyse benim karım uzun bir hayat yaşayacak.

in that case
well then
if so, then
well, then
öyle
so
öyle
{s} such

He is not such a fool but he can understand it. - O, öyle bir aptal değil fakat onu anlayabilir.

Such was the explosion that the roof was blown off. - Öyle bir patlamaydı ki çatı uçuruldu.

öyle
as such

If you are a student, behave as such. - Eğer bir öğrenci isen, öyle davran.

If you act like a child, you will be treated as such. - Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.

öyle
thusly
öyle
so that
öyle
accordingly

While I understand what you are saying, I cannot do accordingly. - Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.

öyle
like that

I don't know about things like that. - Öyle şeyler konusunda bilgim yok.

Never have I heard anyone say a thing like that. - Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.

öyle
precisely

Tell me precisely why you think so. - Neden öyle düşündüğünü bana tam olarak söyle.

öyle
too

It's not such a big problem. You're worrying way too much. - O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.

At your age, I would think so, too. - Senin yaşında ben de öyle düşünürdüm.

öyle
thus and so
öyle
arent
düşünüyorum öyleyse varım
I think therefore I am
Öyle
rather

I would rather die than do such an unfair thing. - Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.

Our car is rather old, but so is theirs. - Arabamız oldukça eski ama onlarınki de öyle.

öyle
thus, thusly, so, in that manner
öyle
such ... as that/those, such, (something, someone) like that
öyle
such; so; that; like that
öyle
(Fiili Deyim ) as much
التركية - التركية
O hâlde
öyle
O denli, o kadar, o derece
öyle
O yolda, o biçimde, o tarzda
öyle
Onun gibi olan, ona benzer
öyle
İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde, o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öyle
Onun gibi olan, ona benzer: "Ben öyle bir şey demedim."- R. H. Karay. O yolda, o biçimde, o tarzda: "
öyle
yle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki, insanı çileden çıkarıyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. O denli, o kadar, o derece: "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de, kasavetlenmeyesin öyle."- O. C. Kaygılı. İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öyleyse
المفضلات