çıkan

listen to the pronunciation of çıkan
التركية - الإنجليزية
subtrahend
resultant
going out, outgoing; subtrahend
rising
outgoing
output
emergent
going out
emerging from
risinq
çıkan şey
ejection
çıkan şey
emanation
çürüğe çıkan kimse
reject
çık
drop out of
sahip çıkan
proprietary
sonucunda ortaya çıkan
resultant 
çık
(Bilgisayar) break

He took a walk before breakfast. - O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.

What would you do if war were to break out? - Savaş çıksa ne yaparsın?

çık
(Bilgisayar) escape

They wanted to escape on vacation. - Tatile çıkmak istediler.

Her name often escapes me. - Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.

çık
{f} exit

Please use this exit when there is a fire. - Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.

Where is the emergency exit? - Acil çıkış kapısı nerede?

çık
got out

Tom got out of cleaning the bathroom. - Tom banyoyu temizlemekten çıktı.

The argument quickly got out of control. - Tartışma hızla kontrolden çıktı.

çık
{f} exited

Sami exited the underground parking lot. - Sami yeraltı otoparkından çıktı.

Tom exited the tunnel at 80 miles an hour. - Tom saatte 80 mil hızla tünelden çıktı.

çık
went forth
çık
go out

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

çık
move up
çık
emerge

The robber emerged from the darkness. - Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

Russia had emerged as a second superpower. - Rusya ikinci bir süper güç olarak ortaya çıkmıştı.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

By the time you get out of prison, she'll have been married. - Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.

genizden çıkan ses
twang
göğüsten çıkan ses
the sound from the chest
kendisinden iyi kalay çıkan maden
tin from the mines themselves well
akşam çıkan
vespertine
alaca karanlıkta çıkan
crepuscular
arka çıkan
sponsorial
arka çıkan kimse
push
arka çıkan kimse
sponsor
arka çıkan kimse
backer
arka çıkan kimse
supporter
aynı kuluçkadan çıkan yavruların tümü
covey
açığa çıkan şey
disclosure
ağızdan çıkan buhar
breath
ağızından çıkanı/çıkan sözü kulağı duymamak/işitmemek
not to realize what one is saying, to (get angry and) explode
aşırı sahip çıkan
over protective
baskın çıkan
surpassing
bir kuluçkada çıkan yavrular
brood
cepten çıkan
out of pocket
denizden çıkan
sea-born
dilin ön dişlere değmesiyle çıkan
dentilingual
duman izi (uçaktan çıkan)
(İnşaat) contrail
en son çıkan şey
latest
geceleri çıkan solucan
nightcrawler
geleneklere karşı çıkan kimse
iconoclast
gemiye çıkan gümrükçü
tidewaiter
genizden çıkan ses gibi
twangily
geziye çıkan kimse
tripper
göğüsten çıkan en pes nota
chest note
göğüsten çıkan en pes sesler
chest register
gırtlaktan çıkan
glottal
haftada iki kez çıkan yayın
semiweekly
hasattan sonra çıkan otlar
aftermath
hayatın güzelliklerine karşı çıkan felsefeci
cynic
her yıl ortaya çıkan şey
hardy annual
horoz yumurtasından çıkan yılan
cockatrice
iki ayda bir çıkan dergi
bimonthly
iki haftada bir çıkan dergi
fortnightly
ikinci defa çıkan ot
rowen
inanç öğretilerinden çıkan
dogmatic
inip çıkan
swinging
inip çıkan
yo yo
inip çıkan
fluctuating
inip çıkan
undulant
karşı çıkan
antagonist
karşı çıkan kişi
deprecator
kayaların arasından çıkan bitki
rock plant
kazançlı çıkan kimse
gainer
kişilik çözünmesi sonucu çıkan savunma mekanizması
dissociation
kontrolden çıkan at
bolter
kuluçkadan bir defada çıkan civcivler
clutch
kutudan çıkan yaylı kukla
Jack in the box
küçük rollere çıkan aktör
utility man
medyumdan çıkan sihirli ruh
ectoplasm
merkezden çıkan yol
radial route
nefes sürtünmesi ile çıkan
(harf) spirant
nefes sürtünmesi ile çıkan sessiz harf
spirant
onbeş günde bir çıkan dergi
semimonthly
printırden çıkan veri
printout
rahiplerin siyasete karışmasına karşı çıkan
anticlerical
sahip çıkan
protective
sahip çıkan
possessive

I think Tom is possessive. - Sanırım Tom sahip çıkan.

You're very possessive, aren't you? - Sen çok sahip çıkansın, değil mi?

sahip çıkan
making a claim to
ses titreşimi ile çıkan
sympathetic
seçim gezisine çıkan politikacı
barnstormer
sonuç olarak çıkan
resultant
suyun yüzüne çıkan
(Botanik, Bitkibilim) emersed
tohumdan ilk çıkan yaprak
seed leaf
tohumdan çıkan ilk yaprak
cotyledon
turneye çıkan oyuncu
barnstormer
uzun yürüyüşe çıkan kimse
hiker
vaftize karşı çıkan kimse
anabaptist
vaftize karşı çıkan mezhep
anabaptism
yazıcıdan çıkan veri
printout
yeni çıkan
new fledged
yeniden çıkan
resurgent
yumurtadan çıkan hayvanlar
hatching
zina davasına çıkan sevgili
co respondent
çevreye bağlı nedenlerle ortaya çıkan sağlık risk değerlendirmesi
(Askeri) environmental health risk assessment
çeyrek finale çıkan takım
quarterfinalist
çocukluktan çıkan
juvenescent
çık
quit

She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world. - O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.

Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly. - Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.

çık
exeunt
üç ayda bir çıkan dergi
quarterly
şiddetle karşı çıkan
damning
التركية - التركية
Çıkarma işleminde bütünden alınan sayı