açıcı

listen to the pronunciation of açıcı
Türkçe - İngilizce
opening, that opens; opener, willow
opening
willow
expander
lightener
extensor
(Tekstil) opener

Sometimes I use the scissors as a can opener. - Bazen bir kutu açıcı olarak makas kullanırım.

hungry

He whispered to me that he was hungry. - O, bana aç olduğunu fısıldadı.

Many people in the world are hungry. - Dünyada birçok insan açtır.

hunger

My stomach is clenched with hunger. - Midem açlıktan yapıştı.

Some people in the world suffer from hunger. - Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.

enine açıcı
(Teknik,Tekstil) temple
(Tıp) fast

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely. - Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

She was careful opening the drawer. - O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.

The file cabinet drawers are open. - Dosya dolabı çekmeceleri açıktır.

(Bilgisayar) bloom

Cold weather keeps many plants from blooming. - Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.

Tulips will bloom soon. - Laleler yakında çiçek açacaklar.

enine açıcı
(Teknik,Tekstil) expander
iç açıcı
pleasant
ufuk açıcı
stimulating
ufuk açıcı
seminal
unseal
unveil

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

switch on

Tom stood at the door, flipping the light switch on and off. - Tom kapıda durdu, ışık anahtarının açık ve kapalı olmasına baktı.

May I switch on the light? - Işığı açabilir miyim?

unfold

The man was folding and unfolding his arms. - Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.

Tom unfolded the newspaper and started to read it. - Tom gazeteyi açtı ve onu okumaya başladı.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Don't open this door, please. - Bu kapıyı açma, lütfen.

Tatoeba is open source. - Tatoeba açık kaynaklıdır.

turn on

Could you turn on the light please? - Lütfen ışığı açar mısınız?

Please turn on the television. - Lütfen televizyonu aç.

decompress
{f} unfurled
{f} opening

I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony. - Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.

Do you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

unpin
roll out
famished

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

unfurl
{f} opened

When he opened the door he had nothing on but the TV. - Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.

The door opened automatically. - Kapı otomatik olarak açıldı.

tune in on
unpack

I should finish unpacking. - Paketi açmayı bitirmeliyim.

Tom hasn't unpacked yet. - Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.

clear off
uncover

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

disclose

No financial details were disclosed. - Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.

He disclosed his intentions. - O evlenme niyetini açıkladı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Tom was going to expose us. - Tom bizi açığa çıkaracaktı.

Speech exposes what the brain is worth. - Konuşma, beynin değerini açığa vurur.

power#on
iştah açıcı
appetizer

Hunger is the best appetizer. - Açlık en iyi iştah açıcıdır.

greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the drawer. - Tom çekmecenin kilidini açtı.

Tom unlocked the front door. - Tom ön kapının kilidini açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

You shouldn't be drinking on an empty stomach. - Aç karnına içki içmemelisin.

Tom opened the trunk and found it empty. - Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

I might be able to help you unclog your sink. - Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.

Can you unclog the toilet? - Sen tuvaletteki tıkanıklığı açabilir misin?

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

delik açıcı
holer
devre açıcı
breaker points
devre açıcı
contactor
devre açıcı-kesici
contactor
elektrikli açıcı
(Elektrik, Elektronik) electric operator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) disintegrator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) defibrator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) fiberizer
elyaf topaklarını açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) deflaker
enine açıcı
expander, temple
halat açıcı
rope opener, rope scutcher
halat açıcı
(Teknik,Tekstil) rope opener
halat açıcı
(Teknik,Tekstil) rope scutcher
iç açıcı
clean cut
iç açıcı
cheering, pleasant
iç açıcı
gladdening, glad, cheering, heartening
iştah açıcı
piquant
iştah açıcı
savoury [Brit.]
iştah açıcı
savory
iştah açıcı içki
aperitif
iştah açıcı yiyecek
appetizer
kenar açıcı
selvedge spreader
koza açıcı
cocoon opener
kumaş açıcı
cloth expander
lavabo açıcı
drain opener
oyuk açıcı
groover
salınımlı açıcı
oscillating expander
tansiyon açıcı
(Tekstil) gimp release pin
vida dişi açıcı
thread chaser
zihin açıcı
consciousness expanding
Türkçe - Türkçe
Açmak işini yapan
Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
iç açıcı
Gönlü ferahlatıcı
iç açıcı
Umut veren, iyi bir durumda olan
ut açıcı
bakınız: göstermeci, teşhirci