It's crucial for my girlfriend to be a hugger.
- Kız arkadaşımın kucaklamayı seven biri olması çok önemli.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
Water is important for people.
- Su, insanlar için önemlidir.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
She's vital to the mission.
- O görev için çok önemlidir.
It's absolutely vital that we get to Tom Jackson's office by 2:30.
- 2.30'a kadar Tom Jackson'ın ofisine gitmemiz kesinlikle çok önemlidir.
Do you think that's significant?
- Onun önemli olduğunu düşünüyor musun?
He has made a significant decision.
- Önemli bir karar aldı.
Tom made a crucial mistake.
- Tom çok önemli bir hata yaptı.
Sunday's match will be crucial.
- Pazar günkü maç çok önemli olacak.
Smoking is the major cause of lung cancer.
- Sigara içmek akciğer kanserinin en önemli nedenidir.
Kate has been given an opportunity to play a major role in a movie.
- Kate'e bir filmde önemli bir rol oynama fırsatı verildi.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Hard work is an essential element of success.
- Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.
Memory is an essential function of our brain.
- Hafıza, beynimizin önemli bir fonksiyonudur.
It doesn't matter whether you come or not.
- Gelip gelmemen önemli değil.
It doesn't matter when you come.
- Ne zaman geldiğin önemli değil.
What is most important in life differs from person to person.
- Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.
What is the most important tool ever invented?
- Bugüne kadar icat edilmiş en önemli araç nedir?
Statues of Buddha are notable works of Japanese art.
- Buda heykelleri Japon sanatının önemli eserleridirler.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
- Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
It's a very big deal.
- Bu çok önemli bir konu.
I thought this wasn't a big deal.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
Coal is especially important.
- Kömür özellikle önemlidir.
Freedom of speech is especially important to broadcasters.
- Konuşma özgürlüğü özellikle yayımcılar için önemlidir.
I don't know why that's important.
- Onun neden önemli olduğunu bilmiyorum.
I know that's important to you.
- Bunun senin için önemli olduğunu biliyorum.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
I have to speak to you about something important.
- Seninle önemli bir şey hakkında konuşmak zorundayım.
What were the chief events of last year?
- Geçen yılın önemli olayları nelerdi?
What were yesterday's chief events?
- Dünün önemli olayları neydi?
My office is significantly brighter than yours.
- Benim bürom seninkinden önemli ölçüde daha aydınlıktır.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
That's not important, is it?
- Bu önemli değil, değil mi?
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
It doesn't matter which team wins the game.
- Oyunu hangi takımın kazanacağı önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
Tom wanted to tell Mary something important.
- Tom Mary'ye önemli bir şey söylemek istedi.
I'm about to tell you something important.
- Sana önemli bir şey söylemek üzereyim.
It does not matter that he did not know about it.
- Onu bilmediği önemli değil
It does not matter that he did not know about it.
- onun hakkında bilmediği önemli değildir.
First and foremost, you need to figure out why you're here.
- Birincisi ve en önemlisi, neden burada olduğunu anlaman gerekiyor.
Customer service is one of our foremost priorities.
- Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir.
The falling of the Berlin Wall was truly a momentous occasion.
- Berlin duvarının düşüşü gerçekten önemli bir fırsattı.
I have grave concerns.
- Önemli endişelerim var.
The international situation is becoming grave.
- Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
At that high school, sports is more important than academics.
- O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
Israel has become one of the most important high-tech centers in the world.
- İsrail, dünyadaki en önemli yüksek teknoloji merkezlerinden biri haline gelmiştir.
That film was an extremely inaccurate portrayal of key historical events.
- O film önemli tarihsel olayların son derece yanlış bir tasviriydi.
Many important historical events took place 7000 years B.C.
- Birçok önemli tarihsel olaylar M.Ö 7000 yıllarında gerçekleşti.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Madrid is the capital of Spain and its most important city.
- Madrid İspanyanın başkenti ve onun en önemli şehri.
This matter is of great importance.
- Bu sorun çok önemlidir.
This is a matter of great importance.
- Bu, çok önemli bir konu.
He is a person of importance.
- O önemli bir kişidir.
Among these views, the second one is of importance.
- Bu görüşler arasında ikincisi önemlidir.
If you want to go, then go. If you don't want to, then it's no big deal.
- Gitmek istersen o zaman git. Gitmek istemezsen bu hiç önemli bir şey değil.
The buying and selling of peoples' personal information is becoming a big issue.
- İnsanların kişisel bilgilerini almak ve satmak önemli bir sorun oluyor.
The demand for rice in Japan is considerable.
- Japonya'da pirinç için talep önemli.
Considerable care is advised when driving in winter weather.
- Kış havasında araba kullanırken önemli ölçüde özen, tavsiye olunur.
Why is it important to eat healthy food?
- Neden sağlıklı yiyecek yemek önemlidir?
I learned how important it is to eat a healthy lunch.
- Sağlıklı bir öğle yemeği yemenin ne kadar önemli olduğunu öğrendim.
I am somebody and I am important.
- Ben önemli kimseyim ve önemliyim.