şans

listen to the pronunciation of şans
Türkçe - İngilizce
luck

I know what a lucky boy I am. - Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.

Luckily, I was able to get the tickets yesterday. - Şansa bak ki, biletleri dün almıştım.

fortune

Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work. - Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.

He had the good fortune to marry a pretty girl. - Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.

chance

This is your only chance. - Bu senin yegâne şansın.

Any chance you know where I put my keys? - Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?

shot

I've never seen a shot like that. - Hiç böyle bir şans görmemiştim.

Please give me one more shot. - Lütfen bana bir şans daha verin.

hap

I want to believe there's still a chance for us to be happy together. - Halen birlikte mutlu olma şansımızın olduğuna inanmak istiyorum.

You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime. - Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.

fluky
hit

Tom was lucky that Mary didn't hit him. - Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.

You're lucky Tom didn't hit you. - Tom sana çarpmadığı için şanslısın.

Good luck!

I am happy about your good luck. - Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.

Goodbye and good luck. - Güle güle ve iyi şanslar.

inning
hazard
turnup
flukey
auspiciousness
star

There is no one who is born under an unlucky star, there are only people who cannot read the sky. - Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.

I am giving you a star. - Sana bir şans veriyorum.

odds
fluke
opportunity

We have the opportunity to make some changes. - Bazı değişiklikler yapma şansımız var.

One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education. - Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.

show
luck, chance, good fortune, break
innings
good fortune

By good fortune, they escaped. - Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.

Most people judge men only by their success or their good fortune. - Çoğu insan erkekleri sadece onların başarıları ya da iyi şansıyla değerlendirir.

break

Tom can't catch a break. - Tom bir şans yakalayamaz.

This could be my big break. - Bu benim büyük şansım olabilir.

hep
serendipity
luck of
by luck
have chance
peradventure
{i} good luck

I wish you good luck. - Sana iyi şanslar diliyorum.

Goodbye and good luck. - Güle güle ve iyi şanslar.

haphazard
şans eseri
fluke
şans eseri
by chance

Didn't you see her by chance yesterday? - Dün onu şans eseri görmedin mi?

He found his lost camera by chance. - Şans eseri kayıp kamerasını buldu.

şans vermek
Give somebody a chance

You should give him a second chance.

şans dilemek
to wish sb well
şans eseri olan
adventitious
şans eseri olan
chance
şans eseri olarak
by any chance

Do you know Tom by any chance? - Şans eseri olarak Tom'u tanıyor musun?

şans eseri olarak
oddly enough
şans eseri olmak
to chance
şans eseri olmak
chance
şans getirmek
be fortunate
şans hediyesi
handsel
şans hediyesi
hansel
şans işi
toss up
şans işi
venture
şans tanımak
to give (someone) a chance, give (someone) a break
şans tanımak
give an opportunity
şans tanımak
give a chance
şans tanımak
give a break
şans tanımak
to give sb a break
şans tanımak
give smb. a show
şans tanımamak
outmatch
şans yıldızı
lucky star
şans eseri
fortuitously
şans eseri
fortunately
bol şans
good luck
ikinci şans
second chance
şans dilemek
wish somebody well
şans eseri
luck into something
şans eseri
serendipitously
şans eseri
by good fortune
şans eseri
tossup
şans eseri
perchance
şans eseri
luckily

Luckily, Tom had some money I could borrow. - Şans eseri, Tom'un ödünç alabileceğim biraz parası vardı.

Luckily he did not see me. - Şans eseri o beni görmedi.

kör şans
blind luck
Şans dilemek
cross one's fingers
Şans eseri
as luck would have it meaning
şanslar
chances

What are our chances? - Bizim şanslarımız nedir?

I'll take my chances with you. - Şanslarımı sizinle birlikte alacağım.

anlık şans
streak of luck
az bir şans
not a dog's chance
bana şans dile
cross your fingers for me
başarılması mümkün şans
a sporting chance
beklenmedik şans
windfall
bol şans
break a leg!
büyük şans
jackpot
büyük şans
a great occasion
ele geçen şans
(deyim) a fair crack of the whip
iyi şans
Good luck!
kötü şans
ill fortune
kötü şans
(deyim) hard cheese
kötü şans
(Konuşma Dili) bad break
küçük bir şans
a fat chance
kısa süren şans
streak of luck
nerdeyse sıfır şans
buckley's chance
yeterli kazanma şans
(Konuşma Dili) sporting chance
yok denecek kadar az şans
not a dog's chance
zayıf şans
outside chance
şans eseri
{s} haphazard
şans eseri
incidentally
şans eseri
providentially
Türkçe - Türkçe
Talih, baht, felek
Talih, baht, felek: "Bir hafta içinde kayıplar ve kazanmalarla şansım değişti."- R. H. Karay
kör şans
Kötü talih
İngilizce - Türkçe

şans teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

şans frais
(Ticaret) ücretsiz
şans