ılımlı

listen to the pronunciation of ılımlı
Türkçe - İngilizce
moderate

Taking moderate exercise will keep you healthy. - Ilımlı egzersiz yapmak sizi sağlıklı tutacaktır.

The weather in Florida is generally moderate. - Florida'daki hava genellikle ılımlıdır.

mild

He has a mild nature. - Onun ılımlı bir doğası var.

We had a mild winter last year. - Geçen yıl ılımlı bir kış geçirdik.

hospitable
moderated
soft-shelled
middleoftheroad
low-key
restrained
middle-of-the-roader, (a) moderate; (a) moderatist, (a) moderationist
middle-of-the-road, moderate
genial
modest
middle-of-the-road

He was a middle-of-the-road Democrat. - Ilımlı bir demokrattı.

temperate
clement
equable
moderate, not extreme
low key
moderate, temperate, mild, modest
sober
equanimous
middle of the road
measurable
steady
ılımlı olarak
moderately
ılımlı kimse
moderate
ılımlı islam
(Politika, Siyaset) moderate islam
ılımlı olarak
temperately
ılımlı olarak
conservatively
ılımlı bir politika izleyen
middle-of-the-road
ılımlı bir yol izleyen
middle-of-the-road
ılımlı bölgeler
(Askeri) temperate regions
ılımlı dış politika
(Hukuk) moderate foreign policy
ılımlı kimse
centre [Brit.]
ılımlı kimse
center
ılımlı komünist
pink
ılımlı korelasyon modeli
(Ticaret) moderate correlation model
ılımlı monarşi pol
constitutional monarchy, limited monarchy
ılımlı olarak yumuşak
semisoft
ılımlı olma
geniality
ılımlı olma durumu
equableness
ılımlı politik görüş
center
ılımlı politik görüş
centre [Brit.]
ılımlı politika yanlısı
middle-of-the-road
ılımlı politikacı
dove
ılımlı sosyalist bir dernek
(ıng.) Fabian society
ılımlı sosyalit
Fabian
ılımlı sosyalit dernek üyesi
Fabian
Türkçe - Türkçe
Siyasette aşırı görüşler arasında ortalama bir görüşü savunan
Aşırılığa kaçmayan, ölçülü, mutedil: "Eski ılımlı sesiyle hikâyesini bitiriverdi."- H. E. Adıvar
Aşırılığa kaçmayan, ölçülü, mutedil
ılımlı