özelleştirmek

listen to the pronunciation of özelleştirmek
Türkçe - İngilizce
appropriate
denationalize
specialize
to personalize, cause (something) to take on a personal character
make private
to cause (something) to acquire a character of its own
to make (a state enterprise) into a private enterprise
to privatize
(Bilgisayar) customize
privatize
customise
özel
{s} exclusive

It's one of the most exclusive addresses in the city. - Bu, şehirdeki en özel adreslerden biri.

The privilege is reserved exclusively for women. - Ayrıcalık özel olarak kadın için ayrılmıştır.

özel
specific

Instead of giving Alex a nut each time he said something, she'd only give it when he specifically said nut. - O, Alex'e her konuşmasında bir ceviz verme yerine, onu sadece özellikle ceviz dediğinde verecekti.

The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner. - Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.

özelleştirme
privatization
özel
{s} special

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

What's the restaurant's speciality? - Restaurantın özel ürünü nedir?

özel
personal

This is Tom Jackson, my personal assistant. - Bu Tom Jackson, benim özel asistanım.

Tom has a personal bodyguard. - Tom'un özel koruması var.

özel
especial

It is especially hot today. - Hava bugün özellikle çok sıcak.

We want Kylie Minogue to come to Turkey, especially Gaziantep. - Kylie Minogue'nun Türkiye'ye, özellikle Gaziantep'e gelmesini istiyoruz.

özel
particular

I don't think Tom is particularly handsome. - Tom'un özellikle yakışıklı olduğunu sanmıyorum.

Tom did it for no particular reason. - Tom'un onu yapmak için özel bir nedeni yoktu.

özel
confidential
özel
private

The press is interested in his private life. - Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.

Private detectives were hired to look into the strange case. - Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.

özel
special; exceptional
özel
{s} individual
özel
{s} extraordinary
özel
{s} sole
özel
(Bilgisayar) custome
özel
airs
özel
one-off
özel
magnify
özel
(Latin) ad hominem
özel
teteatete
özel
special risk
özel
privacy

Please respect my privacy. - Lütfen özel yaşamıma saygı gösterin.

özel
esoterical
özel
dedicated

The dedicated bike zone is most often at the rear of the train. - Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arkasındadır.

Tom is a very dedicated student. - Tom çok özel bir öğrenci.

özel
{s} proper

She believes that jade has medicinal properties. - O, yeşim taşının tıbbi özellikleri olduğuna inanmaktadır.

Superconductivity is a physical property. - Üstüniletkenlik fiziksel bir özelliktir.

özelleştirme
customizing
özelleştirme
(Bilgisayar) customization
özelleştirme
(Bilgisayar) customize
özel
distinctive

Japan has many distinctive traits. - Japonya'nın pek çok ayırt edici özellikleri vardır.

The Japanese language has many distinctive characteristics. - Japon dilinin birçok ayırt edici özellikleri var.

özel
peculiar

Each language has its peculiarities. - Her dilin özellikleri vardır.

özel
magistral
özel
protected
özel
specific of
özel
specific to
özelleştirme
privatisation
özelleştirme
privatise
genel araziyi özelleştirmek
discommon
umumi alanı özelleştirmek
discommon
özel
private; personal; special; particular; specific; distinctive
özel
very

Laura is very particular about her clothes. - Laura elbiseleri hakkında çok özel.

Tom is a very dedicated student. - Tom çok özel bir öğrenci.

özel
state

The private colleges and universities of the United States are autonomous. - ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir.

özel
intimate
özel
(Askeri) senior officer present afloat (USN) - mevcut kıdemli subay (denizde) SO-peculiar special operations-peculiar - özel harekat
özel
custom , private , special
özel
proprietary
özel
ad hoc
özel
privy
özel
self

Generosity is an important trait in today's selfish society. - Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir.

özel
closet
özel
express

As my watch was slow, I missed the special express. - Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.

We would like to eat. Could you serve us expressly? We need to be on our way before half past one. - Yemek yemek istiyoruz. Özellikle bize hizmet eder misiniz? bir buçuktan önce yolda olmalıyız.

özel
esoteric
özel
custom, private, special
özel
teteàtete
özelleştirme
denationalization
Türkçe - Türkçe
Bir şeyi özel duruma getirmek veya özel olarak kullanmak, kamulaştırmak karşıtı
Özel
hususi
Özel
mahsus
özel
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan
özel
Dikkatle değer, istisnai
özel
Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı
özel
Bir kişiyi ilgilendiren veya kişiye ait olan, hususi, zati: "Özel bir diyeceği varmış gibi koluma girdi sokakta."- N. Cumalı
özel
Bir kişiyi ilgilendiren veya kişiye ait olan, hususî, zatî
özel
Her zaman görülenden, olağandan farklı
özel
Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan: "Kendisini özel olarak görmek istediğini söyledi."- F. R. Atay
özelleştirme
Devlete ait taşınır veya taşınmaz malların teklif alma ya da ihale yoluyla satışını yapma, özelleştirmek işi veya durumu
özelleştirme
Devlete ait menkul veya gayrimenkullerin teklif alma ya da ihale yoluyla satışını yapma, özelleştirmek işi veya durumu
özelleştirmek