önsezi, önsezi

listen to the pronunciation of önsezi, önsezi
Türkçe - İngilizce
hunch, premonition
önsezi
foresight
önsezi
intuition

What is your intuition telling you? - Önsezin sana ne söylüyor?

önsezi
hunch

Tom had a hunch that Mary was lying. - Tom'un Mary'nin yalan söylediğine dair bir önsezisi vardı.

I have a hunch that it will rain. - Yağmur yağacağına dair bir önsezim var.

önsezi
foreboding

After watching that film he was filled with a sense of foreboding. - O, o filmi izledikten sonra önsezi duygusu ile doluydu.

Despite her foreboding, Mary entered the cellar. - Onun önsezisine rağmen Mary kilere girdi.

önsezi
premonition

Neither wild nor domestic animals appear to have any premonition of death. - Ne vahşi, ne de evcil hayvanların ölümle ilgili herhangi önsezileri var gibi görünüyor.

I had a premonition of Tom dying. - Tom'un ölmesiyle ilgili bir önsezim vardı.

önsezi
intuition, hunch, presentiment, premonition, foreboding
önsezi
presage
önsezi
a hunch

Tom had a hunch that Mary had spent the day reading comic books. - Tom'un Mary'nin çizgi roman okuyarak günü geçirdiğine dair bir önsezisi vardı.

Tom had a hunch that Mary was seeing someone else. - Tom'un Mary'nin başka biriyle görüştüğüne dair bir önsezisi vardı.

önsezi
sixth sense
önsezi
presentiment, premonition
önsezi
prescience
önsezi
precognition
önsezi
vision
önsezi
forethought
önsezi
presentiment
önsezi ile ilgili
visionary
önsezi yeteneği
sensibility
Türkçe - Türkçe

önsezi, önsezi teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

önsezi
içe doğma
önsezi
Hiçbir belirti yokken bir şeyin olacağını sezme, içe doğma, hissikablelvuku, altıncı duyu veya his
önsezi
Temellendirilmeyen duygu; verilmemiş olanın, bilinmeyenin, özellikle gelecekle ilgili olanın önceden duyulması, doğru sayılması
önsezi
Temellendirilemeyen duygu
önsezi
Temellendirilmeyen duygu, verilmemiş olanın, bilinmeyenin, özellikle gelecekle ilgili olanın önceden duyulması, doğru sayılması
önsezi
Hiçbir belirti yokken bir şeyin olacağını sezme, içe doğma, hissikablelvuku, altıncı duyu veya his: "Bir önsezi benliğini derinden derine yokluyor kuruntusuna kapılmıştı."- T. Buğra