duygu

listen to the pronunciation of duygu
Türkçe - İngilizce
emotion

Cats show emotional habits parallel to those of their owners. - Kediler sahiplerininkine paralel duygusal alışkanlıklar gösterir.

Tom couldn't control his emotions. - Tom duygularını kontrol edemedi.

feeling

Her feelings are easily hurt. - Onun duyguları kolayca incinir.

He looked confident but his inner feelings were quite different. - Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.

sensation

I can't feel anything in my left foot; there's no sensation at all. - Ben sol ayağımda bir şey hissedemiyorum; hiç duygu yok.

Pain is an entirely personal sensation. - Ağrı tamamen kişisel bir duygudur.

feel

He looked confident but his inner feelings were quite different. - Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.

Music moves the feelings. - Müzik duyguları tahrik eder.

chord
feeling, attitude
communion
(Pisikoloji, Ruhbilim) affect

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

He shows warm affection for his children. - O, çocukları için sıcak duygusal yakınlık gösteriyor.

sensation, sense reception
sensus
sentiment, bond of sentiment
(isim) Feeling, emotion
sense

Taro has a strong sense of responsibility. - Taro güçlü bir sorumluluk duygusuna sahiptir.

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

feeling, emotion; sense, sensation
sentiment

I didn't even know that these sentiments still existed. - Böyle duyguların hâlâ var olduğunu bilmiyordum bile.

Tom couldn't help but feel sentimental. - Tom duygusal hissetmekten kendini alamadı.

feelings

Music moves the feelings. - Müzik duyguları tahrik eder.

I may have hurt his feelings. - Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.

susceptibilities
be feeling
of feeling
duygu boşalması
affect
duygu sömürüsü
histrionics
duygu paylaşımı
fellowship
duygu sezgisi
empathy
duygu sömürüsü yapmak
emotional blackmail
duygu yoğunluğu belirtir
fever
duygu ortaklığı
communion
duygu ve düşünce
feelings and thoughts
duygu yanılması, yanılsama
a sense of wrong, illusion
duygu, his
emotions, feelings
duygu atfetme
(Pisikoloji, Ruhbilim) attribution of emotion
duygu açlığı
(Pisikoloji, Ruhbilim) affect hunger
duygu bloğu
(Pisikoloji, Ruhbilim) affect block
duygu boğulması
(Pisikoloji, Ruhbilim) strangulated affect
duygu engeli
affect block
duygu fantazisi
(Pisikoloji, Ruhbilim) affect fantasy
duygu hezeyanı
(Pisikoloji, Ruhbilim) sensorial delirium
duygu ikilemi
ambivalance
duygu karmaşası
ambivalence
duygu karmaşası
hangup
duygu katmak
add feeling
duygu kaynaklı tutumlar
affectively based attitudes
duygu odaklı
emotion-focused
duygu odaklı başa çıkma
(Pisikoloji, Ruhbilim) emotion-focused coping
duygu sömürü
emotional abuse
duygu sömürüsü
stage effect
duygu sömürüsü
emotional exploitation
duygu sömürüsü yapmak
pull out all the pathetic stop
duygu sığlığı
(Pisikoloji, Ruhbilim) blunted affect
duygu tezatlığı
ambivalance
duygu tonu
(Pisikoloji, Ruhbilim) feeling tone
duygu transpozisyonu
(Pisikoloji, Ruhbilim) transposition of affect
duygu uyandırmak
awaken a feeling in someone
duygu uyandırmak
excite a feeling in someone
duygu uyandırmak
arouse a feeling in someone
duygu vermek
give a feeling to
duygu yansıtması
(Pisikoloji, Ruhbilim) reflection of feeling
duygu yapısı
structure of feeling
duygu yüklü yazılar yazan gazeteci
sob sister
duygu çelişmesi
ambivalance
bastırılmış (duygu)
pent up
duygular
{i} feelings

Her feelings are easily hurt. - Onun duyguları kolayca incinir.

I may have hurt his feelings. - Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.

duygular
emotions

She can't control her emotions. - O, duygularını kontrol edemez.

Tom couldn't control his emotions. - Tom duygularını kontrol edemedi.

(duygu) sertlik
virulence
gerçek duygu
soul
güçlü duygu
emotion
güçlü duygu
passion
söndürülmemiş (duygu)
undamped
şiddetli (duygu)
strong
Duygu sömürüsü
emotional blackmail
ana duygu
leitmotif, theme, plot
birincil duygu hücresi
(Hayvan Bilim, Zooloji) primary sensorial cell
cannon-bard duygu teorisi
(Pisikoloji, Ruhbilim) cannon-bard theory of emotion
gizli duygu
undertone
ikincil duygu hücresi
(Anatomi) secondary sensorial cell
karşı konulamaz duygu
outpour
karşı konulamaz duygu
outpouring
ortak duygu
fellow-feeling
rahatsız eden duygu
shadow
uygunsuz duygu
(Pisikoloji, Ruhbilim) inappropriate affect
yok etmek (duygu, umut vb'ni)
quash
üzücü duygu
painful sensation
Türkçe - Türkçe
Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim
Ahlaki, estetik vb
şeyleri değerlendirme, onlara bağlanma yeteneği
Önsezi
Ahlâki, estetik vb. şeyleri değerlendirme, onlara bağlanma yeteneği
Duyularla algılama, his
Kendine özgü bir ruhî hareket ve hareketlilik
Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik: "Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum, çok fenayım duygusu kapladı."- P. Safa
Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim: "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa, duygu payı da ondan az değildir."- B. Felek. Önsezi: "Yolunuzu değiştirmeniz lazım geldiğini de sezecek kadar bir duygum vardır."- A. Gündüz
his
ihtisas
oynak duygu
(Psikoloji, Ruhbilim) İstikrarsız, değişken, abartılı ve kontrolsüz duygu dışavurumu; duygu salınımları ve sinirlilik. Sıklıkla salınımlı rahatsızlık, çift kutuplu rahatsızlık, kaygı bozuklukları, bazı kişilik bozuklukları ve organik beyin sendromu gibi rahatsızlıklarda yaygın bir semptomdur
Duygular
hava
kapan duygu
Yalnız başına ilerleyen, öbür hastalıklı durumlara bağlı olmayan hastalık, idiopati
karşıt duygu
Bazı kişilere veya varlıklara karşı duyulan ve belirli bir sebebe dayanmayan hoşnutsuzluk durumu, antipati
duygu